İSLAMDA İBADETLER
İbadet Ne Demektir, Niçin İbadet Ederiz?
İbadet, Allah’ın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçmak, O’nun rızasına uygun hareket etmek demektir. Niçin ibadet ettiğimize gelince:
Her şeyden önce, «yaratılış gayemiz» olduğu için ibadet ederiz. Çünkü Allah, biz insanları kendisini tanıyıp iman etmemiz ve ibadette bulunmamız için yaratmıştır.
Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde beyan edilmiştir:
« Ben insi ve cinni ancak beni (imanla tanıyıp) ibadet etsinler diye yarattım.» (Zariyat,56)
Bir mümin olarak, ayet-i kerimenin ifade ettiği yaratılış gayemize uygun şekilde hareket eder, Yaratanımıza karşı ibadet ve kulluk vazifemizi yerine getirmeye çalışırız.
Ayrıca bize pek çok nimetler verdiği için de, o nimetlere bir teşekkür olarak Allah’a ibadette bulunuruz.
Küçük bir hediyesini aldığımız birine, tekrar tekrar teşekkür ederken, sayılamayacak kadar çok nimetlerine, hediye ve ikramlarına mazhar olduğumuz Allah Tealâ’ya karşı ibadetle teşekkürde bulunmazsak, ne derece nankörlük etmiş olacağımız açıktır. Böyle bir nankörlüğe düşmemek için, ibadet vazifemizi noksansız yapmaya gayret gösteririz.

Allah bizi yoktan var etmiş, binlerce duygu ve cihazlarla donatmış, o duygu ve cihazlarımızın ihtiyacı olan her şeyi yaratmış, hayatla birlikte insaniyet, iman ve hidayet nimetlerini de vermiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın nimetlerinin sonsuz olduğu ve saymakla bitmeyeceği şu şekilde belirtilmektedir:
«Allah’ın nimet(ler)ini saymaya kalksanız (değil tek tek saymak ) top yekün bile sayamazsınız.» (Nahl-18)
Bu kadar sonsuz nimetler karşısında bizlere düşen vazife: Nimet sahibi Cenab-ı Hakk’ı tanımak ve sevmek, ibadetle tanıyıp sevdiğimizi göstermek, verdiği nimetlerinden dolayı daima şükür ve minnet duyguları içinde bulunmaktır.
Yapmış olduğumuz ibadet ve şükürler, aslında bu dünyada bizlere verilmiş olan nimetlerin tam karşılığı olmaktan çok uzaktır. Halbuki Allah, iman edip ibadet yaptığımız takdirde, bizler için ayrıca ahirette daha büyük nimetler hazırlamış, Cennette ebedi saadetler vaat etmiştir. Bu durumda Allah’ın ahirette vermeyi vaat ettiği bu nimetler, tamamen onun hususi lütuf ve ihsanı, fazlı ve ikramı olmaktadır. Yoksa, bizim yaptığımız ibadet ve şükürlerin karşılığı, ücreti değildir. Bu hususu Peygamber Efendimiz şu şekilde ifade buyurmuşlardır:
«Sizden hiçbir kimseyi, kendi ameli (ibadeti) Cennete girdiremez. Beni de, amelim Cennete koyamaz. Bu ancak Allah tarafından bir RAHMET ile olacaktır»
İbadet deyince akla namaz, oruç gibi emirler gelmektedir.
İbadet, sadece bunlardan mı İbarettir?
Hayır, ibadet sadece dinin namaz, oruç gibi emirlerinden ibaret değildir. Allah’ın rızasına uygun düşen her şey, her hareket, her söz, her fiil, her düşünce ve niyet ibadet kabul edilmektedir. Allah’ın emirlerini tutmak kadar, yasaklarından kaçmak da ibadettir. Bu bakımdan ibadeti ikiye ayırmak mümkündür:
1- Amel-i salih: Amel-i salih, namaz, oruç, v.s. gibi Allah’ın emirlerini yapmak demektir.
2-Takva: Takva içki, kumar, zina gibi Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçınmak manasındadır.
İbadetin ferd ve cemiyete sağladığı faydalar nelerdir?
1- İbadetin mühim faydalarından biri, itikadi ve İmani hükümleri kalp ve ruhlara kökleştirip sabit hale getirmesidir.
Bilindiği gibi, bilgi, ancak pratikle, tecrübe ile artar, gelişir, kökleşip meleke halini alır. Pratiği ve tatbikatı yapılmayan kuru bir bilginin muhafazası zor olduğu gibi, insana hayatta faydası da az olur. İmani ve itikadi bilgi ve hükümler için de, aynı durum söz konusudur. Bu tür bilgi ve hükümlerin insanda kökleşip yerleşmesi, meleke haline gelmesi, ancak ibadet sayesinde mümkün olur. Çünkü “Allah’ın emirlerini yapmak, yasaklarından da kaçmak” demek olan ibadet, imanın pratiği ve tatbikatı hükmündedir.
İbadeti terk etmek, imanın insan davranışları üzerindeki müsbet tesirinin zamanla zayıflayıp kaybolmasına sebep olur. İnsan davranışları üzerinde imanın tesiri zayıfladıkça da menfi duygular, kötü huylar, zararlı arzular, onun his alemini kaplar; çeşitli günah ve kötülükleri işlemeye zorlar. Bu bakımdan, iman ile ibadetin birbiri ile yakından alakası vardır. İman bir lamba ise; ibadet, rüzgarlar karşısında onu sönmekten kurtarmak ve ışığını daha da fazlalaştırmak için lambaya takılan şişe hükmündedir. Peygamber Efendimiz (sav) ibadetin imanı koruyucu rolüne işareten,
«İman çıplaktır. Elbisesi ise takvadır.» buyurmuştur.
Takva, bilindiği gibi, Allah’ın nehiylerinden kaçınmak, haram ve günahlardan uzak durmak demektir ki, bunun ibadet olduğunu yukarda belirtmiştik.
2. İbadet, ferdi hayatın tanziminde de büyük rol Çünkü, ibadet, fikirleri Cenab-ı Hakk’a çevirttirir; zihinlerde Allah’ın azamet ve büyüklüğünü yerleştirir. Bu ise, kulun, her yaptığı işte Allah’ın rızasını düşünmesini, ilahi emirlere ve yasaklara riayet ve itaatini netice verir.
Böylece, kulun şahsi hayatı, dinin gösterdiği istikamet üzere tanzim edilmiş, maddi ve manevi bir disiplin altına alınmış olur.
3. İbadetin fertleri birbirlerine kaynaştırmada ve cemiyette huzur ve ahengi sağlamada da büyük rolü vardır. Aynı kıbleye yönelerek ibadet etmek, Müslümanlar arasında kopmaz bir bağlılık ve bitmez bir alaka tesis eder. Bu bağlılık ve alaka da sarsılmaz bir kardeşliği, ciddi bir sevgiyi, samimi bir dostluğu netice verir.
Bu sayede, cemiyet hayatı huzur ve rahata kavuşur; maddi ve manevi terakkiye ulaşır.
4. İbadetin insanın moral dünyası, ruh alemi üzerindeki tesirlerine gelince:
İbadetini yerine getiren bir mümin, kalben müsterihtir. Ruhen kuvvetlidir. Manen güçlüdür. Hayatı boyunca, vazifesini yerine getiren bir insan psikolojisi içinde, gönül huzuru ile, mutlu yaşar. Ruhen daralmaz, bunalmaz, morali bozulmaz. Engeller zorluklar, imkansızlıklar karşısında hüzne ve ye’se kapılmaz; metanet ve güvenini kaybetmez. İbadet yapan kimsenin iç alemi, düzenli ve kararlıdır. Ruhi fırtınalar, tenakuz ve çatışmalar onda görülmez.
5. İbadet şahsi kemâl ât ve olgunluğa da en büyük vesiledir.
Bilindiği gibi insan, cismi itibariyle küçük, zayıf ve aciz bir varlıktır. Buna mukabil o, yüksek bir ruh ve büyük bir istidadın sahibidir. Meyil ve arzuları sonsuza kadar uzanmış; emellerine, duygu ve hislerine yaratılıştan hiçbir sınır konulmamıştır.
-İşte böyle bir fıtratın sahibi olan insanın ruhunu Yükseltip genişleten ibadettir.
-İstidat ve kabiliyetlerinin inkişafını sağlayan ibadettir.
-Meyil ve arzularını ulvileştiren ibadettir.
-Emellerini gerçekleştiren, ümitlerini, filizlendirip yeşerten ibadettir.
-Fikirlerini disiplin altına alarak doğru düşünce ve sıhhatli muhakemeyi temin eden ibadettir.
-Duygu ve hislerini had altına alan, ifrat ve taşkınlıklardan kurtaran ibadettir.
Özetle diyecek olursak, insan insandan beklenen kemalâtâ ahlaki ve ruhi olgunluğa ulaştıran ibadettir...
İbadetin Allah Katında Makbul Olması Neye Bağlıdır?
Yapılan ibadetlerin Allah katında makbul olmasının tek şartı vardır. O da ihlas’tır.
İhlas, yapılan ibadetin ruhu hükmündedir. İhlassız yapılan ibadet, ruhsuz, sadece Kuru bir şekilden ibarettir. Allah katında hiç bir değer ve kıymeti yoktur.
İbadette ihlâs ise, ibadeti sadece Allah’ın bir emri olduğu ve rızayı ilahiyi kazanmağa vesile bulunduğu için yapmaktır. Bu hususu Bediüzzaman hazretleri şu şekilde ifade ederler:
“Ubudiyet, emr-i ilahiye ve rıza-yı ilahiye bakar. Ubudiyetin daisi (yapılma sebebi) emr-i ilahi ve neticesi rıza-yı haktır. Semeratı ve fevaidi uhreviyedir.”
Eğer dünyevi bir menfaat ve fayda ibadet yapmaya sebep yapılsa ihlas kaçar, o ibadet de batıl olur, yani, Allah tarafından kabul görmez.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde, işlenen amel ve ibadetlerde ihlasın yerini şu şekilde belirtmişlerdir:
«Muhakkak Allah Teala amel ve ibadet olaraktan yalnız zatı için halis olanı, rızası istenerek yapılanı kabul buyurur.»
İşlediğiniz İbadetlerin neticesinde Dünyevi Bazı Faydalar da Elde Etmemiz ihlasa Aykırımıdır?
İşlenen ibadete esas tutulmamak ve kasten
istenilmemek şartıyla, kendiliğinden meydana gelen ve Allah tarafından talep edilmeksizin verilen dünyevi fayda ve menfaatler, ihlasa aykırı düşmez ve ibadetin makbuliyetine bir engel teşkil etmez. Hatta bu gibi faydalar dini yaşayışı zayıf olanları şevk ve heyecana getirip onların dini bağlarını kuvvetlendiriyorsa, bunları nazara vermek, hatırlatmak caiz bile olur. Ancak yine de ibadetin mutlaka Allah rızası esas alınarak,sırf emredildiği için yapılması şarttır. Dünyevi neticeler, şevk unsuru olmaktan öte, sebep ve gaye haline getirilmemelidir.
İbadette en yüksek Derece Nedir?
İbadette en yüksek derece, «ihsan» derecesidir. İhsan derecesine ulaşan bir kul, ibadette ihlası tam olarak kazanmış demektir.
Peygamber Efendimiz (A.S.M) ihsan derecesini şöyle tarif etmiştir:
«İhsan; Allah’ı görüyormuşçasına Allah’a ibadet etmendir. Zira sen O’nu görmüyorsan da O seni görüyor.»
Allah’ın her zaman kendisini gördüğünü düşünerek, her an 0’nun huzurunda olduğunu hissederek yapılan ibadete, elbette Allah’ın rızasını kazanmak ve emirlerine itaat etmek düşüncesinden başka hiçbir duygu karışmaz. İnsan böylece ibadetin ruhu olan ihlasa şekliyle en mükemmel şekliyle ulaşır.
İbadetin Adabı Nedir?
İbadetin en mühim edepleri şunlardır :
1 - İbadeti sırf Allah için yapmak. Çünkü ibadetin Allah katında makbul olması buna bağlıdır.
2 - İbadeti devamlı yapmak.
Hadis-i şerifte :
«İbadetin Allah’a en makbul geleni, az bile olsa,devamlı yapılanıdır.» buyrulmuştur.
İstikrar ve devam, dini amellerin ve ibadetlerin en mühim unsurudur.
Amellerin makbulü çok yapılıp fakat kısa zamanda usanılıp terk edileni değil; normal yapılıp ancak ömür boyunca devam ettirilenidir.
3 - İbadeti zamanında yapmak.
Vakti içinde eda edilen bir farzla, sonraya bırakılıp kaza edilen arasında büyük fark vardır. Bu itibarla ibadet zamanları kollamak; namaz, oruç gibi birbirini takip eden ibadetlerin birini bitirince, diğeri için manen ve maddeten hazırlanmak büyük bir fazilettir.
4 - İbadeti kusursuz yapmaya çalışmak.
İbadetler Allah’a karşı yapılan bir kulluk vazifesi olduğu için her birinin edebine, erkanına, farzına, vacibine ve sünnetine riayet edilerek yapılması, güzelce ve dikkatlice eda edilmesi gerekir.
İbadet Kaç Kısma ayrılır?
Üç kısma ayrılır
1. Bedenle yapılan ibadetler; Namaz, oruç gibi ibadetlerdir...
Dua ve tefekkürde bu kısma girerler. Ayeti kerimede mealen,
«Duanız olmasa ne ehemniyetiniz var.» buyurulmak suretiyle duanın önemine işaret olunmaktadır. Tefekkür konusunda da Hadisi şerifte:
«Bir saat (Allah’ın Kudret ve azametini) tefekkür, bir sene nafile ibadet yapmaktan hayırlıdır.» buyurulmuştur.
2. Malla yapılan ibadetler: Zekat, fitre ve benzeri ibadetler.
3. Hem beden, hem de malla yapılan ibadetler: Hac gibi.